Atsız'ın soyadı nereden geliyor?
Bir kere şunu söyleyeyim ki ben devletin bana
bahşedeceği soyadına muhtaç değilim, onu soysuzlar düşünsün. Devletin, yani o
zamanki Halk Partisi’nin (CHP) kabul ettiği soyadı kanunu yanlıştır. Çünkü
Türklerde soyadı isimden sonra değil, önce gelir. Dilin yapısı da böyledir.
İlle de Avrupalılara benzeyeceğiz diye soyadını sona almak, şuur altına
işlenmiş bir aşağılık duygusunun mahsulüdür. Biz Avrupalı falan değiliz. Buz
gibi Asyalıyız ve hepsinden üstün olarak da Türk’üz… Anladın mı monşer?
Avrupalı olmak meziyet olmadığı gibi, Asyalı olmak da kusur değildir. Unutma ki
Arnavut Avrupalı fakat Japon Asyalıdır.
Bizde soyadı kanunun çıktığı zaman Anadolu
Türklerinden yüzde doksan beşinin soyadı vardı ve bu soyadları çoğu defa “oğlu”
ile bitiyordu. Çapanoğlu Ahmet, Kadıoğlu Mehmet, Göcenoğlu falan, Mızrakoğlu
filan… Tarihimizde de bu tür soyadları bol bol vardı: Osmanoğlu Murat,
Aydınoğlu Umur, Karamanoğlu İbrahim ve başkaları… Şimdi alışılmış ve dilin
yapısına uygun düşmüş bu isimleri bırakıp da İbrahim Karamanoğlu, Murat
Osmanoğlu demekte mana var mı idi? Yoktu amma oldu işte.
Bize gelince: Asıl soyadımız
“Çiftçioğlu”dur. Kökümüz ise Gümüşhane vilayetinin Dorul Kazasının Midi
köyüdür. Şimdi 8 evli bir köy olan Midi’de artık Çiftçioğlu hanedanından kimse
kalmamıştır. Bir takımı Yozgat vilayetinin köylerine göçmüş, daha talihsiz olan
bir bölümü, yani bizim ailemiz de İstanbul’a yerleşmiştir. Bize ırkçılık
köydeki atalarımızdan kalmadır. Çünkü Çiftçioğullarının tarihi, oturdukları
yerin yakınındaki Rum manastırının tahribi ile başlar.
Bu “Çiftçioğlu” soyadı tabii ki nüfus
kağıtlarımızda yazılı değildi. Çünkü eskiden soyadları yazılmaz, dini vemezhebi
yazılırdı. Soyadı kanunu çıktığı zaman ben ve babam ayrı ayrı yerlerde idik.
Nejdet Sançar ise askerliğini yapıyordu. Soyadı kanununun metni gündelik
gazetelerde çıkmamıştı. Sözde özetleri yayınlanmış ve bunlar da bermutad yanlış
olmuştu. Mesela “oğlu” ile biten soyadları alınmıyacak diye yazılmıştı. Tarihi
soyadları da alınmıyacaktı.
Ben yazılarıma eskiden beri “Atsız”
imzasını attığım için soyadı olarak bunu seçtim. Son günü müracaat etmiştim.
Memur:
- “Atsız’ı soyadı olarak alamazsınız” diye
kestirip attı.
- “Neden?”
- “Tarihi isimdir!”
Bilgin bir memura çatmıştık. Ne
yapmalıydım? Ondan daha bilgin olduğumu ispat etmeliydim. Ettim de:
- “Tarihi olan, “d” ile yazılan Adsız’dır.
Benimki “t” ile yazılıyor!”
Benim bu bilgiçliğim karşısında memur
habtoldu ve:
- “Ha!… O zaman olur” diye cevap verdi.
Kardeşim, soyadını mensup olduğu askeri
birlik yolu ile tesçil ettirdi. Galiba o da son günlere almıştı. Aklına
“Sançar” gelmiş.
Babam ise, yine gazetelerin tesirinde
olarak “Çiftçioğlu” soyadını alamıyacağını düşünüp memura “Soyadım Çiftçi
olacak” demiş. Memur listeye bakarak: “Bu isim alındı, başkasını bulun” diye
cevap vermiş. Soyadı kanununa göre bir nüfus dairesinde aynı soyadı iki ayrı
aile tarafından alınamıyacaktı. Babam o zaman altmışına pek yakın ve hayattan
yorgun bir insandı. Memura şöyle demiş:
- “Rica ederim, başına veya sonuna “öz”,
“er” veya “man” gibi birşey ekleyerek şu işi bugün bitiriverin.
Anlaşılan, halk partisi çağında bazı
insaflı memurlar varmış. Babama:
- “Dilekçe yazın” şeklinde bir hikmet
savurmıyarak “Hayhay” cevabını vermiş. Babamın soyadı da “Özçiftçi” olarak
tesçil olunmuş.
Türkçülüğe Karşı
Haçlı Seferi, Sayfa 140-143
KARADAĞ
0 yorum:
Yorum Gönder